13 Ağu 2009

The Plot Against America

Amerikalı yazar Philip Roth’un "The Plot Against America" adlı romanı son zamanlarda okuduğum en sıkı romandı.

‘Havacılık kahramanı, cumhuriyetçi ve Yahudi düşmanı Charles Lindbergh, savaş yıllarında ABD başkanlık seçimlerinde Roosevelt’e karşı yarışıp seçimi kazansa dünya ve Amerika nasıl bir yer olurdu?’ sorusunun yanıtı, New Jersey’de yaşayan orta sınıf bir Yahudi ailesinin küçük oğlunun gözünden aktarılıyor romanda, olanca berraklığı ve dürüstlüğüyle.

Roth, bağırış çağırış edebiyat dünyasını ele geçiren şen şatır taklacı güvercinlerden biri değil. Dürüst yazıyor, müdaânasız, süte su katmadan, metne kendisi sızmak yerine okur sızsın diye küçük arıklar, su yolları açarak. Kazmayla kürekle girişiyor kısacası, cicili bicili iş makinalarıyla değil. Yeteneksiz sinema eleştirmenleri gibi bitirecem ama, tarih ve edebiyat meraklıları mutlaka bir göz atmalı.

3 Ağu 2009

Film eleştirisi

Sinema eleştirmeni William Kerr, 1955 tarihli "I am a Camera / Ben Bir Fotoğraf Makinesiyim" adlı film hakkındaki eleştirisini kısa tutmuş:

"No Leica! / Leica değil!"

28 Tem 2009

Son söz

Kenzaburo Oe'nin aktardığına göre, yalnızca 1905-1916 yılları arasında ürün veren Capon romancı Natsume Soseki'nin ölmeden önceki son sözleri şöyle imiş:

"Şimdi ölürsem sıkıntı olur."

23 Tem 2009

Don Kişot

Çocukluğumda kısaltılmış bir versiyonunu okuduğumu hatırlıyorum ama Cervantes'in abidevî eserinin tamamını okumak bugüne nasipmiş. Mahsun Yüzlü Şovalye ve edebiyat tarihinin görüp görebileceği en kıyak uşak olan Sanço Panço'yla birlikte düştüm yollara, 800 sayfa, birkaç yıl ve mebzul miktarda macera boyunca eşlik ettim onlara. Gülerken de, ağlarken de, düşünürken de, söküp dikerken de; Don Kişot'un neden bu kadar ünlü, bu kadar çok konuşulan, bu kadar ilham verici bir kitap olduğunu nihayet fark etmiş olmanın rahatlatıcılığı vardı içimde. Uzatmaya gerek yok, bildiğimiz anlamda roman türünün ilk yetkin örneği olan bu kitap, 'bildiğimiz anlamda roman türünün ilk yetkin örneği' olduğu için değil; gelmiş geçmiş en güzel, en hüzünlü, en komik, en katmanlı hikâyelerden birini anlattığı için okunmalı, baş tacı yapılmalı. İnsanın her türlü hali burada, dünyanın her türlü şekli, hikâye anlatıcılığının en halis, en saf, en coşkulu varyantları da.

Hem biz de varız bu romanda. Don Kişot'un kendinden zor bir şey talep etmesi üzerine Sanço Panço diyor ki:

"Bunun bana yapılmasına izin vereceğime, Türk olurum daha iyi."

9 Tem 2009

Kitaplık



T. says: Ogluşum eve kitaplık yaptırdım, duvardan duvara çok güzel oldu..

G. says: Napacan kitaplığı, senin kitabın yok ki

T. says: Olsun ilerde onu da alırız...

9 Haz 2009

Alaman - 7

Eskişehirli arabacı Selim:

"Nafiledir Alaman'ın encamı," diyordu,
"nasıl olsa bir yerde devrilip kalacak.
Eli bıçaklı, vuran kıran adamın sonu
ya köpek ölümüdür, ya pezevenklik
yahut da mahalle bekçiliği."

(...)

Konuştu halı-heybenin sahibi.
Sesi yumuşak ve kabarıktı
atılmış pamuk gibi:

"Alaman kazanacak.
Ben büyük yerden işittim.
Hitler denilen gâvur
Müslümanmış dediler
gizli din taşırmış.
Tevekkeli bunca düvel birlik oldu yenemediler."

Nazım Hikmet, Memleketimden İnsan Manzaraları, Adam Y., s. 46-47

7 Haz 2009

Yokluğumda neler yaptım? (3)

Oradaydım... Baktım, gezdim, üşüdüm, üşendim, sözlükten tevekküle, şu düzlükten de tecahüle baktım.

21 Nis 2009

Alaman - 6


"Ya genel olarak Alman mutfağı, - onun kabahatleri sayılmakla biter mi hiç! Yemeklerden önce çorba - 16. yüzyıl Venedik yemek kitaplarında bile alla desca* dedikleri- , fazla pişmiş etler, yağlı, unlu sebzeler; mideyi bastırmak için o ağır hamur işleri! Bunlara bir de yaşlı Almanların - yalnız yaşlıların değil ya - o gerçekten hayvanca yemek üstüne içme alışkanlıklarını da katarsanız, Alman düşüncesinin nereden çıktığını anlarsınız: Bozuk bağırsaklardan..."

* Alman usûlü

Friedrich Nietzsche, Ecce Homo: Kişi Nasıl Kendisi Olur, YKY, Çev: Can Alkor, s.26

25 Mar 2009

Kibir

Haydar Ergülen, topu doksana bırakıyor:

"Şimdi 'yazı'nın kendisi bir 'büyüklenme' olarak algılandığı için, 'kibir' de yazının olmazsa olmazı, 'mukaddime'si, mütemmim cüzü gibi, yazının başında, sonunda, içinde-üstünde, ama mutlaka bir yerinde bir kabartma yazısı gibi duruyor. 'Kibri' geçebilirseniz şayet yazıyı da, hikâyeyi de, şiiri de okuyabiliyorsunuz. Bu bazen yazının kibridir, bazen de daha beteri yazarın, şairin kibri."

Aralık 2008, Varlık, Füruzan'la "Sevda Dolu Bir Gençlik"

5 Mar 2009

Anılar

İsim vermeyelim bir arkadaşıma anılarını yazmasını söylemiştim. O da yazmaya başlamış. Müsadesini almadan buraya koyacam valla, öyle vaâtkâr bir başlangıç ki:

Episode 1 : Omurca Çamlığı'nda 10 yumurtayı nasıl yidim? (Bu başlık daha önce moderatörce belirlenmişti.)

Episode 2 : Dedemin gaybolan camışı (Dedemin camışı gaybolduydu yıllar evveli, at sırtında 2 hafta köy köy gezip camış aradıydı. İki hafta sonra bacakları at sırtında köy köy dolaşmaktan ikiye ayrılmış bi vaziyette eve geldiydi. 'Dede buldun mu camışı?' dedimdi. 'O camışın taa anasını sikeyim' demişti. O anımı anlatcem size. Gerçi anlatmış gadar olduk.)

Episode 3 : Babamın siki. (Babamın sikini görmüştüm, o anımı da ayrıntılarıyla anlatacağım.)

1 Şub 2009

"Şiir Yazacaz"

2004 yılı olsa gerek, taşra hatırası:

10 Oca 2009

Ahmet Hamdi Bey'den mukavemet dersleri

"Zaten evde kadın bulunmadığını anlamıştım," dedi.

"Nereden anladınız?"

Genç kadın aynadan doğru cevap verdi:

"Eşyada mukavemet yok. Kadın olan evde bu kadar uysallık olmaz."


Ahmet Hamdi Tanpınar, Bütün Öyküleri, YKY, s. 153, Yaz Yağmuru