28 Mar 2012

Berlinli romantik yiğido



Favori mekânım Wenierei'ın önündeki direkte görmüştüm bu romantik yiğidonun mesajını. İnşallah bulmuştur:


17 Aralık, 19:40 civarı
Cumartesi akşamı Veteranen Sokağı'ndaki WEINEREI'ın önü:

Sen, kocaman, koyu bukleli, çok güzel, alışverişten dönerken yandaki vitrine şöyle bir göz atıp ortadan kayboldun.

Ben, beyaz kasketli, elimde bir şişe şarap bisikletle ilerliyordum. Şimşek çarpmış gibi oldum, seni bir kadeh şarap içmeye davet edemedim.

Şimdi bu hatamı telafi etmek istiyorum

27 Mar 2012

Ekonomi tıkırında

Gazetelerin ekonomi sayfaları, Avrupa'daki finans krizi falan ne kadar sıkıcı, ne kadar suflî konular yarabbim. Bu işin eğitimini aldım, okuyayım öğreneyim diyorum ama inan dayanamıyorum. Evvelce de yazmıştım bir yerde, buna harcayacağım zamanda gider fazladan iki Çehov öyküsü, üç Cansever şiir okurum, ruhum dinlenir, kafam berraklaşır hiç değilse. Zaten kusura bakmasınlar da, bu sayfaları hiç sıkılmadan okuyanların da hayatları çok sıkıcı olmalı...

Neyse bak, Ursula'dan dakika ve skor alıp bitirelim:

"He tried to read an elementary economics text; it bored him past endurance, it was like listening to somebody interminably recounting a long and stupid dream. He could not force himself to understand how banks functioned and so forth, because all the operations of capitalism were as meaningless to him as the rites of a primitive religion, as barbaric, as elaborate, and as unnecessary. In a human sacrifice to deity there might be at least a mistaken and terrible beauty; in the rites of the moneychangers, where greed, laziness, and envy were assumed to move all men's acts, even the terrible became banal."
Ursula K. Le Guin, The Dispossessed: An Ambiguous Utopia

23 Mar 2012

Berlin Duvarı

Kreuzberg hatırası: Milli istihbaratçı manyak Birol çük

22 Mar 2012

Hamburg Sizi, Münih Beni

Hamburg Sizi (Hamburger Sie) şöyle:

Gertrude, sizi görmek ne güzel.

Münih Seni (Münchner Du) şöyle:

Frau Störzenhöeckfer, seni görmek ne güzel.


Bunları jargona sokacak olsak, ilki "Serhat Hacıpaşalıoğlu sizi", ikincisi de "Aziz Yıldırım seni" olur derim ben. Serhat'ı bilemeyenler Riziko adlı yarışmayı hatırlasın. Ankara-Esat'ta bi yerde bi sürü manyakla birlikte Riziko'nun ön elemesine de girmişliğim var bu arada kadim zamanlarda. Akîbet ne oldu, que sera?

Serhat manyağı hep, "Muhittin, sizin sıranız" derdi yarışmacılara. Tiril tiril takım elbiseler giyerdi böyle, dinç, neşeli, güleryüzlü adamdı. İdeal damat adayı...

Aziz de tolozyona falan çıktığı zaman, "Melih Bey sen öyle diyosun ama", "Adnan Bey, biz seni de biliriz" gibi laflar etmez miydi?

Yazıhanelerde, dükkânlarda falan çay ocağıyla bağlantı kurmak için kullanılan alet var ya, basıyosun, "Gaveciii, terziye üç çay bi ıhlamur" diyosun, Gaveci de "vızrrtttssd vzrttaasdsrtttt" diye cevap veriyo hani. Ondan her yerde olsa ne güzel olur la. Yolda, otobüste, evde, parkta, bahçede... Yüzyılın buluşu!


11:45

11:45 banliyö treni
geçmeseydi eğer buradan
bir mecaz geçecekti

Haydar Ergülen akıyor kıvrak…

7 Mar 2012